Haftalık Porsuk Kültür Sanat Bülteni - 41
Hazırlayan, Porsuk Kültür Sanat Bülteni Editörü: S. Ezgi AKYILDIZ
Merhaba sevgili okur,
Bol okumalı, bol izlemeli zamanlar geçiriyorum. Bu kış ayları bana çok iyi geliyor her seferinde. Yeni yıl temalı filmlere öncelik veriyorum gerçi ama olsun. Sanatsal değiller belki, fakat ben çok eğleniyorum.
Bu hafta sizin için yine güzel içeriklerimiz var.
S. EZGİ A.
Çabuk okunan kültür sanat haberleri
Yerel bir dağıtımcı perşembe günü yaptığı açıklamada, ünlü yönetmen Christopher Nolan’ın tüm dünyada ilgi odağı olan "Oppenheimer" filminin önümüzdeki yıl Japonya'da gösterileceğini söyledi. Filmin Japonya’da vizyona girecek olması tartışma yarattı.
Broadway müzikalinin sinema uyarlamasında başrolü Jennifer Lopez oynayacak. Lopez, "Örümcek Kadının Öpücüğü" (Kiss of the Spider Woman) adlı Broadway müzikalinin sinema uyarlamasında başrolde yer alacak.
Müzikal, Manuel Puig'in aynı adlı romanından sahneye uyarlanmıştı. 1985 yılında ilk kez sinemaya uyarlanan müzikal, Oscar kazanmıştı.
Bahçelievler 2. Ulusal Kitap Fuarı, 9 Aralık'ta kitapseverlere kapılarını açtı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri'nin bu yılki sahipleri; Anadolu El Sanatlarını Yaşatma ve Geliştirme Derneği (Anelsander), İbrahim Alimoğlu Müzik Müzesi ve Sadberk Hanım Müzesi oldu.
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları aralık ayı programı yayınlandı.
Haftanın Filmi
Buğra Mert ALKAYALAR @bugralkayalar_
Mermer ailesinin macerası ilk filmde kaldığı yerden devam ediyor. Artık herkes tarafından aranan Mermer ailesi bir yandan kaçmaya bir yandan da Zafer’i örgütün elinden kurtarmaya çalışmaktadır. Zafer’i kurtarmak için yaptıkları planlar kendi içlerinde sorunlar ve dışarıdan müdahalelerle arap saçına döner.
İlk filmi büyük beğeni toplayan ve sahneleriyle hafızalara kazınan Ölümlü Dünya 2 geçtiğimiz hafta vizyona girdi. Yönetmen koltuğunda yine Ali Atay bulunuyorken senaryosu ise Ali Atay, Aziz Kedi ve Feyyaz Yiğit üçlüsüne ait. Film şimdiden izleyenleri ikiye bölmüş durumda; bazıları ilk filmin altında kaldığını söylerken bazılarıysa ilk filmden çok daha başarılı olduğunu söylüyor. Ancak herkes tarafından yine kahkahalarla izlendiği ise ortada. Hikayesi ve aksiyonuyla tatmin ediyor ancak mizahın yer yer bol küfürle sağlanması rahatsız edebiliyor.
Bİ’ KAHVE!
Emre Şanlı, Deep Orange Coffee (DOC.) @deeporangecoffee
Kahve içme eyleminin kişisel bir deneyim olduğundan sizlere bahsetmiştim. Her kişinin damak zevki farklı olacağından herkese hitap eden kahveler ortaya koyabilmek adına dengeli bir demleme yapmamız gerekmektedir. Önceki bültenlerde size aktardığım su sıcaklığı ve öğütüm ayarı gibi önemli noktalar, kahvenin dengeli olmasına imkân vermektedir.
“Genellikle orta yaş ve üstü insanlarla kahve üzerine sohbet ettiğimde onlardan duyduğum ilk şey; kahvenin ekşi ya da acı bir içecek olduğu olmuştur. Dahası genellikle kahvenin üzerine süt ilave ettiklerini ve daha yumuşak bir içeceğe dönüştürerek tükettiklerini söylemişlerdi. Bu noktada onlarla biraz daha sohbet ederek aslında kahvenin kendine has ekşi ve acı olmayan tadından bahsederek onların kafalarındaki kalıp yargılarla biraz mücadele ediyorum. En son kozum ise onlara kahve demlemek oluyor. Bu noktadan sonra gözlerde şaşkınlık ve suratlarda bir gülümseme ile senin yaptığın bir başka olmuş bu kahve değil diyorlar.”
Tekrar konumuza dönecek olursak eğer bir kahve bize ekşi geliyorsa az çözünmüş, eğer bize acı geliyor ise de bu durumda kahve çok çözünmüş diyebiliriz. Burada değişken olan parametrelerden yalnızca bir tanesi ile oynarsak kahveyi istenilen hale dönüştürmek bizim için daha kolay olur diyebiliriz. Örneğin kahveyi demledik ve tadı ekşi oldu bu noktada sadece öğütüm ayarı ile oynayıp kahveyi biraz daha ince öğüttüğümüzde ekşilik azalacaktır, öteki taraftan eğer acı geliyor ise kahveyi biraz daha kalın öğütürsek amacımıza ulaşabiliriz. Nihai olarak mükemmel kahveye ulaşmak sizin elinizde o yüzden herkese iyi demlemeler dilerim.
İçimde Bir Şeyler
Oğuzhan Acar @mustbecover
"Bir Disney Polisiyesi" / Dijital Çizim/ 2023
Hikayeler Kısa-Mevzu Büyük
Rahatsız Kanepe @rahatsizkanepe
“PO 84”
Fransua Lisesi'ni kazandığında herkes çok sevinmişti. Onu yetiştiren ve yön veren ailesi, gittikleri yerlerde oğullarından övgüyle bahsediyor, Okan'ın zekasıyla adeta parıldıyorlardı.
Okan, gizli kapılar ardında yaşadığı yeri terk edecek olmasına göz yaşı dökerken, zamanın hassas elleriyle bırakıldığı İstanbul'da buldu kendini. İlk yıl bocalasa da yeni anılarla kurguladığı dünyası, geçmişini kumların altına usulca gömerken kafasındaki labirenti artan bir ivmeyle genişletmeye devam ediyordu.
Ailesinden uzaklaşması onu kendine yakınlaştırmış, derslere duyduğu ilgiden aldığı zamanı "WOW" denilen popüler oyuna vermeye başlamıştı. Sonunda ailesini hayal kırıklığına uğratmış, ortalama bir üniversitede Kimya bölümünü kazanmıştı.
Aslında onun için neyi seçtiği çok da fark etmiyordu. Yaşamın olağan akışında olması istenen şeyler için çok çaba sarf etmesi gerekiyordu. Oyundaki karakteri ise uzun zamandır var olduğundan, güçlü ve itibar sahibiydi. Önüne geleni kesip biçiyor, büyüleriyle paramprça ediyor, kazandıkça daha da güçlü, daha da heybetli oluyordu.
Üniversite yıllarını çoğunlukla evindeki bilgisayarında geçiriyor, sınavlarda vasat da olsa geçer not almayı başarıyordu. Hatta bir sınav günü elindeki çayı üzerine dökmüş, ona yardımcı olan Betül ile aşk yaşamaya başlamışlardı. Betül'ün sevgisi, muson arasında çıkan güneş gibi etrafını aydınlatsa da, sanal alemde yarattığı krallığına dönmesi fazla uzun sürmemişti. Bir ay geçmeden ayrılmışlardı ancak Okan bunu bir ay sonra fark etmişti.
Geçmişinden sadece bilgisayarını alıp ailesinin yanına döndüğünde, amcasının referansıyla kimyasal tarım ilaçları üreten uluslararası bir firmanın laboratuvarında işe başladı. Akşam yemeği sonrasında krallığına dönüyor, geç vakitte yattığından sabahları kendine gelebilmek için maaşının yüklü bir kısmını Espresso'ya yatırıyordu.
Bir gün bu oyun için evliliğini takas etmiş üç çocuk babası Barış, kendisi gibi kaybedenlerle kurduğu "Yanan Egolar" adlı ekiple ortalığı kasıp kavururken karşılarına çıkan Okan'ın karakterini acımadan yok ettiler. Yok edilebilenlerin dünyasında yok olduğunda, o an yeniden başlama şansı olduğunu görmezden geldi.
Ertesi gün uykusuz ve üzgün bir şekilde işe gelen Okan, bütün gün pencere kenarında unutulmuş susuz çiçekler gibiydi. Yeni bir varoluş yaratamadığı dünyasında sessizce zamanın geçmesini beklerken hoparlörden, önemli derecede bulaşıcı ve ederi yüksek tehlikeli bir kimyasalın temin edildiği ve dikkatle davranılmasının gerektiği anons edildi. Okan orada olmadığından ve fakat her zamanki ruh haline uygun davrandığından, etrafında dönen şeyler ona dokunmuyordu.
Gün içinde kimse anlamadan önlüğüne bulaşan kimyasal, işten çıkarken önlüğünü çıkarmadan giydiği montuyla uyum sağlamıştı bile. Aksilik bu ya, akşam eve girmeden annesinin ısrarıyla kuzeninin düğününe götürüldüğünde, masadaki bütün içkileri bitirmeye başladı. Alkolün düğünde olduğunu unutturması ve bir akrabanın elinden tutup halaya sokmasıyla kendini sahnede bulan Okan, bir süre sonra yeleğini, sonrada önlüğünü savurup fırlattı etrafa. Bulanık görüyor, dönmenin etkisiyle organlarının nerede olduğunu anlayamıyordu. Bastırdığı her şey boşluk bulduğunda, halayın ortasına geçip dans etmeye başladı. Kimysal, ortamdaki yoğun terle birlikte etrafa hızla yayılıyor, Okan soyunuyor, herkes fenalık geçiriyordu.
Ambulansla gelen doktorlar da dahil, içeri giren her şey karantinaya alınmıştı. Sorun anlaşıldığında kontrol altına alınmış, maalesef kız tarafından iki yaşlı teyze son yolculuklarına uğurlanmıştı. Hastaneye yatırılan Okan'ın kapısının dışı ziyaretçiden ziyade polis ve gazetecilerle doluydu.
Yatağında nefes almakta zorlandığından bile habersiz uyurken içeri giren sivrisinek, o gün Okan'ı üç yerinden soktuktan sonra bulduğu boşluktan uçup gitti. Yaşam, varlığı ve yokluğu aynı ölçüde anlaşılmaz kılarken, kendisiyle ilgili en ufak bir ipucu bile vermeden, sebep ve sonuçlar yaratmaya devam ediyordu.
Haftanın Kitabı
İlkay Şule Aslan
Algernon’a Çiçekler - Daniel Keyes
“İnsanlar aptalların kendileri gibi davranmamasını komik buluyorlardı.”
Charlie fırında çalışan, kendisi gibi algılama ve öğrenme geriliği olan insanlarla aynı okula giden, tek hayali ‘akıllı’ olmak olan 32 yaşında zeka geriliğne sahip bir insandır. Bilim insanlarının zeka seviyesini artırmak üzerine yapacakları ameliyatın ilk insan deneği olması, belki de ‘akıllı’ olabilmek için tek şansıdır. Okurken aslında her insanın hakkı olan sevgi ve kabul görme arzusunun neden böyle birine çok görüldüğünü düşündüm durdum. Charlie’nin saf iyimserliğini ve sevilmek için olan çabasını görmek yürek burkucu. Bitirdikten sonra bıraktığı hüzünlü gülümsemeyle okumaya değer bir roman. Lütfen kitabı okuduktan sonra Algernon’a çiçek bırakmayı ihmal etmeyin.
SİNEGASTRO
Takip için -- @sinegastro
Sinemadaki gastronominin bir fenomene dönüşmesi olayı bu. Takip motivasyonu herkesin farklı olabilir tabii ama benim bu deliliği sürdürebilmede temel motivasyonum yazmak. Uzun paragraflar Instagram algoritmasında pek işe yaramıyor farkındayım ama okuyanlara ve okuduğunu bana hissettirenlere ayrıca teşekkür ederim. 🌹
BU HAFTA: Eternal Sunshine of the Spotless Mind
Notlar
İllüstrasyonlarınızla Porsuk Kültür'de yer almak isterseniz, bize portfolyonuzu içeren bağlantının bulunduğu bir e-posta göndermeniz yeterli. Editörlerimiz sizinle iletişim kuracaktır.
Kitap tanıtım ve Marka&Proje işbirlikleri için mail adresimizi kullanabilirsiniz.
Twitter- @PorsukKultur Instagram- @porsukkultur bilgi@porsukkultur.com
Son Hatırlatmalar
Bu bülteni her Pazar saat 10.00'da okumak isterseniz ve henüz abone değilseniz sayfadaki forma e-posta adresinizi yazmanız yeterli.
Bu bültenden faydalanacağını düşündüğünüz arkadaşlarınız varsa lütfen adresini onlarla da paylaşın.
Mutlu bir hafta diliyoruz herkese, Pazar günü görüşmek üzere. 10.00'da.
Sevgiler ☘️